LEDA PSİKOLOJİ
OBEZİTE VE PSİKOLOJİ
Obezite, sağlığı bozacak ölçüde insan vücudundaki yağ oranının normalin üzerinde artması nedeniyle oluşan, genetik ve çevresel faktörlerin de sebep olduğu ciddi bir hastalıktır. Vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan kronik bir hastalık olarak bilinir (Altunkaynak & Özbek). İnsan vücudunda bulunan yağ oranını bir değer aralığında gösteren kavrama ‘vücut kitle indeksi’ adı verilir. Vücut kitle indeksi (VKİ) ile kişinin zayıf, normal, fazla kilolu, şişman, aşırı şişman durumlarını kategorize edebilir ve vücut kitle indeks sonuçlarına göre kişinin ideal kilosuna ulaşabilmesi için önlem almalarını sağlamaktadır. Vücut kitle indeksi hesaplanırken kişinin yaşı, kilosu ve boyu gibi faktörler oldukça önemlidir. Obezite, vücudun çoğu organını ve sistem yapısını olumsuz etkileyen, kişinin yaşam kalitesini düşüren ve ölümlere bile sebebiyet verebilen ciddi bir sağlık sorunudur. İnsan sağlığını olumsuz etkileyen ve tehlikelere yol açan obezite sorununu ortadan kaldırmak için kişinin ideal kiloya erişebilmesi gerekir. Yetişkin bireylerde normal vücut kitle indeks oranı 18,5-24,9 aralığında olması gerekir. Dünya Sağlık Örgütü sınıflandırmasına göre kişinin, vücut kitle indeks oranı eğer 25-29,9 aralığındaysa aşırı kilolu, 30-39,9 aralığında ise obez ve üzeri oranlarda ise morbid obezite olarak kabul edilmektedir (2011).
Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin önemli sağlık problemlerinden biri haline gelmektedir. ABD Ulusal Beslenme ve Sağlık Araştırması çalışmasına göre Avrupa’da erkek yetişkinlerde görülen fazla kilolu olma yaygınlığı %32-79, yetişkin kadınlarda ise %28-78 arasında değişmektedir (2007). Aşırı kilolu olma durumunun en yüksek olduğu ülkeler Arnavutluk, Bosna Hersek ve İngiltere olduğu saptanmıştır. Türkmenistan ve Özbekistan ise yaygınlığın en düşük olduğu ülkelerdir. 2000-2005 yılları arasında Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) tarafından yapılan çalışmaya göre, bireylerin %30,9’unun normal kilolu, %39,6’sının aşırı kilolu ve %29,5’inin obez olduğu tespit edilmiştir (2011).
Obeziteye neden olan çeşitli etmenler arasında beslenme regülasyon bozukluğu, psikojenik şişmanlık, nörojenik bozukluklar ve genetik faktörler yer almaktadır. Beslenme Regülasyon Bozukluğu, normal bir insan vücudunda yağ ve karbonhidrat depoları maksimum seviyeyi aştığında aşırı depolanmayı engellemek için beslenme hızı yavaşlar fakat bu durum obez kişilerde gerçekleşmemektedir ve bu aşırı kiloluğun patolojik sebebi olarak bilinir. Sağlıklı beslenme denilince çoğu kişi günde üç öğün yemenin en sağlıklısı olduğunu düşünür ve birçok ebeveyn tarafından çocuklar bu duruma zorlanır ve alışkanlık haline gelerek yaşamları boyunca beslenme alışkanlıklarını bu şekilde devam ettirirler. Aslında sağlıklı beslenme için gerekli olan, vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli ölçüde ve üç öğün yenilen besinin ara öğünlerle de desteklenerek uygun zamanlarda alınmasıdır. Ayrıca kişinin yaşadığı herhangi olumsuz bir durumdan ya da stres gibi çok önemli bir faktörden kaynaklı olarak da kişilerin, olumsuz düşüncelerden kaçınmak amacıyla kilo aldıkları çok sık karşılaşılan bir durum olduğu gözlemlenmektedir. Bu gibi durumlar ise obezitenin psikojenik nedenleri olduğu bilinir. Şişmanlığın nörojenik bozukluğu ise hipotalamusun ventro-medial çekirdeklerinde görülen lezyonların aşırı yeme sonucunda şişmanlığa sebep olduğu görülmüştür (Altunkaynak & Özbek, 2006). İştah merkezi ventrolateral hiptalamusta bulunurken tokluk merkezi ise ventromedial hipotalamusta yer alır ve tokluk merkezi, iştah merkezine inhibitör etki gösterdiğinde obeziteye sebep olmaktadır. Tokluk merkezinin zedelenmesinin sonucunda merkez serbest kalır ve fazla insülin yapımı oluşturur. İnsülin ise insan vücudunda yağ depolanmasına yol açtığı için bunlar sonucunda kişinin yağ oranı artarak obeziteyi tetikler. Obeziteye neden olan genetik faktörlerin de etkisi büyüktür. Beslenme ile doğru orantılı olan enerji deposunun yarattığı dengesizlik, kişinin yaşadığı olumsuz durumlardan dolayı kendini rahatlatma dürtüsüyle anormal bir şekilde iştahının açılması ve aşırı yeme isteği, karbonhidrat ve yağ depolanmasındaki bozukluklar genetik faktörlerin içerisinde yer alır. Yetersiz fiziksel aktivite, eğitim durumu, gelir düzeyi gibi durumlar da obezitenin sebepleri arasındadır.
Obezite, son yıllarda özellikle çocuk ve genç yetişkinlerde oldukça fazla rastlanan bir hastalık olarak gözlemlenmektedir. Kronik bir hastalık olan obezitenin çocukluk döneminde görülme oranı oldukça artmıştır. Çocuk ve ergen bireylerin %25-30’unu etkileyen bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Aşırı kiloluluk haline çocukluk-ergenlik dönemlerde çözüm bulunamayıp, tedavi olunmadığında çeşitli rahatsızlıklara ortam hazırlamaya, yaşam süresinin kısalmasına ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemeye başlar. Bazı fonksiyon alanları aşırı kilo durumundan dolayı olumsuz etkilendiğinden, fazla kilolu bireylerin psikososyal stres içinde yüksek risk altında olduğu oldukça açıktır (Jelalian & Saelens, 1999). Fazla kilolu çocuk ve ergen bireyler olumsuz benlik algısı, beden imgesi bozukluğu ve akran ilişkilerinde zorluk yaşamaları da kaçınılmazdır.
Aşırı kilolu çocuklar da normal kilolu yaşıtlarına göre daha fazla psikolojik sorunlar gözlemlenmektedir. Obezite bireyler de düşük benlik saygısı ve beden imgesindeki bozukluk oldukça fazla görülür. Benlik saygısı, bireyin kendisini doğru bir şekilde tanıdığı, değerlendirdiği ve kişinin kendisine duyduğu sevgi, saygı ve güven duygularını ifade etmesidir (Tezcan, 2009). Kendini değerli hissetme, başarılı olma, beğenilir olma, kabul görülme, sevilme gibi duygusal, zihinsel ve toplumsal etkenleri vardır. Aşırı kilolu olma hali çocukların benlik saygılarını ve özgüvenlerini yitirmelerine sebep olmaktadır. Kendileri ile barışık bir hayat sürdüren çocuklar bir süre sonra özgüvenlerini yitirerek içine kapanabilmektedir. Toplum tarafından zayıf bireyler daha çok kabul görülürken, obez bireyler dışlanmakta ve farklı etiketlenmelere maruz kalmaktadırlar. Çevreden gelen olumsuz düşünceler sebebiyle çocuk, ergen ya da yetişkin bireylerde benlik saygısının azaldığı görülmektedir. Kişinin kendi bedenini algılayarak onlara anlamlar yüklemesi beden algısı olarak ifade edilir. Fiziksel yönden kendini iyi hisseden bireyler, sosyal ilişkilerinde oldukça güvenli olurken, kendi fiziğinin eksik, kusurlu olduğunu düşünen bireylerin hayatlarında güvensiz, değersiz ve huzursuz oldukları görülmektedir. Fazla kilo sebebiyle eleştirilen ve dışlanan bireyler okul ya da iş yaşamlarında, sosyal ya da ikili ilişkilerinde ve fiziksel faaliyetlerinde olumsuz etkilenmeleri kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır.
Obezite tedavisinde yaşam tarzı, fiziksel etkinlikler, beden algısına yönelik düşüncelerin değiştirilmesi, problem çözme becerilerinin geliştirilmesi, sağlıklı beslenme, yavaş ve sakin kilo verme tavsiyeleri, yeme davranışına olan farkındalığı arttırma duygu ve düşünceleri kişide anlamlı bir farklılık yaratmaktadır. Obez birey yeme alışkanlıkları ve sağlıklı beslenme için hem diyetisyen yardımı hem de olumsuz düşüncelerini değiştirebilmek için psikoterapi desteği almalıdır. Aşırı kilolu birey yeni ve olumlu inanç ve düşünceleriyle kilo verir ve verdiği kiloyu korumada başarılı olur.
References
Altunkaynak, B. Z., & Özbek, E. (2006). Obezite: nedenleri ve tedavi seçenekleri. Van Tıp Dergisi, 13 (4), 138-142.
Döner, N., Yaşar, Ş., & Ekmekçi, T. R. (2011). Obezite ile ilişkili dermatozların obezlerde ve aşırı kilolularda araştırılması. Tükderm, Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi Dergisi, 146-151.
Gedik, O. (2003). Obezite ve çevresel faktörler. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1-4.
Jelalian, E., & Saelens, B. E. (1999). Empirically supported treatments in pediatric psychology: pediatric obesity. Pediatric Psychology, 3(24), 223-248.
Wangensteen, T., Undlien, D., Tonstad, S., & Retterstol, L. (2005). Genetic causes of obesity. Tidsskr Nor Laegeforen, 125, 3090-3093.





